Oğuz Atay Türk romanında ve özellikle Cumhuriyet romanı döneminde edebiyatımıza yeni bir soluk getirdi. Romanlarındaki yenilik modern roman anlayışıyla örtüşüyoru. Aydın insanların iç dünyalarını bir çeşit dışavurumcu gerçekçilikle karakterlerini, kişiliklerini toplumdaki yerlerini belirlemeye çalışan soluklu bir yazardı. Tutunamayanlar (1971, 2. ciltte 1973) 2 cilt olarak basımı yapıldı. Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar”ı romanında aydın insanların toplumdaki çelişkileri ve neden tutunamadıklarını anlatan olağanüstü başarılıbir romanıydı. Oğuz Atay nitelikli ve özünde yenilik getiren çağdaş roman anlayışını belirleyen her iki romanının yayımcısı bendim. “Tutunamayanlar”ı yayımladığımda o dönemde yazan eleştirmenlerle, zaman zaman roman ve öykü tanıtım yazıları yazan köşe yazarlarının suskun kaldıklarını belirtmeliyim. “Tutunamayanlar”, TRT 1970 Sanat Ödülleri yarışmasında ödül alan romanlar arasındaydı. Seçici kurulun tümünü anımsamıyorum ama başkanı Adnan Benk’ti. 1.’lik ödülü hiçbir yazara verilmemişti. Anımsadıklarım arasında Melih Cevdet Anday’ın “Gizli Emir”, Abbas Sayar’ın “ Yılkı Atı” ve Fakir Baykurt’un “Tırpan” adlı romanlarına da TRT Sanat Ödülleri verilmişti.
asilyaziciBir de Mehmet Başaran’ın “Elif Diye Bir Türkü” adlı öykü kitabına aynı ödülün verildiğini anımsıyorum. Haberi Cumhuriyet Gazetesi’nde okumuştum.Ödül alanların içinde birtek Oğuz Atay’ı tanımıyordum. Yönettiğim “Sinan Yayınları”nın giriş katında üniversite kitaplarını satan bir kitabevi vardı. Çok satan kitaplar arasında daha çok üniversiteli öğrencilerin aldığı mühendislik mesleğiyle ilgili kitapları görüyordum. Büroma girer girmez Cumhuriyet Gazetesi’ni o günkü yazı işleri müdürü Çetin Özbayrak’ı aradım. “Oğuz Atay’a nasıl ulaşabilirim? Tutunamayanlar kitabını okumak istiyorum” dedim. “Teksirle çoğaltılmış bir kitabı var, sana gönderiyorum” dedi. Kitap gelince okumaya başladım. 3 günde bitirdim. “Tutunamayanlar”ı yayınlamak istedim ve Oğuz Atay’a haber verdim. Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nde Doç.Dr. Oğuz Atay öğretim üyesiydi. Yayınevime geldi ve orada tanıştık. Kitabını yayınlayacağımı söyledim pek sevindi, mutlu oldu. Tutunamayanlar 2 cilt olarak basıldı ancak hiçbir yankı uyandırmadı.
Bir süre sonra “Yeni Dergi”de Murat Belge’nin tek sütunluk bir yazısı çıktı. Ne anladığı neyi eleştirdiği anlaşılmıyordu. Daha sonra 2. romanı olan“Tehlikeli Oyunlar”ı yayımladım (1973). Bu romanıyla da ilgili değerlendirme yazıları çıkmadı. Yakın dostları Cevat Çapan, Halit Refiğ, Selahattin Hilav, Vüsat O. Bener, Leyla Erbil ve Atilla Tokatlı özellikle benim gibi beğenenler arasındaydı. Ama eleştiri ve tanıtım yazıları yazamadılar. Romanını beğenen birçok insan vardı. Söylendiği gibi çevresi dar değildi. Müzik ve edebiyat dünyasından birçok dostları vardı.
Oğuz Atay’a o dönemde sahip çıkılmadı. Ölümünden sonra eleştiriler, tartışmalar Milliyet Gazetesi’ne yansıdı. Bunu yapanlar da iki üç kişiydi. Bugün Oğuz Atay’a sahip çıkanlar Türk edebiyatını ikiye bölerek büyük ünlü ve gerçekçi romancılarımızı karalamaya çalışıyorlar. Oğuz Atay’ı ozaman beğenip yazmayanlar ya da yazamayanlar en azından Atay’ın yapıtlarına saygı duyuyorlardı. Şimdi Oğuz Atay’ın çok sattığını görenler Türk romanına yeniden eleştiri getirmek istiyorlar. Bunu yapanların Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’ndan roman ve öykülerinden anlamadıkları açık ve net biçimde görülmektedir. Adlarını bile burada belirtmeyi gereksiz görüyorum. Türk romanında Türk öykücülüğünde ünlü ve büyük yazarlar bulunmaktadır. Onlar zaten Aydınlık sayfalarında yer alıyor ve almaya da devam edecek.
Aydınlık – 5 Ekim 2011